DİĞER
"Marshall Sahlins’in yıllar öncesinde yayımladığı Taş Devri Ekonomisi kitabında belirttiği gibi, uygarlık öncesi toplumların bir bolluk dünyasında yaşadıklarını (romantize etmeden) düşünmek daha doğru görünmektedir."
“Yerli ve yabancı birçok göz, bu kulenin 130 metro irtifaa yaslanan tepesinden güzel İstanbul’u, şuh Boğazı temaşa edip durmaktadır. Fakat kaç kişi o irtifaın önünde serilen muhteşem manzaradan dikkatini çekip de kulenin sessiz bir belâgatle takrir ettiği heyecanlı tarihe kulağını verir? Bizce zevk, bu kuleden on beş asrı ve o asırları dolduran inkılâbları seyretmektedir!..”
"Muhdes, ihdas edilmiş yani sonradan meydana getirilmiş demek. Hadis kelimesi de aynı kökten gelir. Biz korumacılar vasıfsız muhdeslerden pek hoşlanmayız. Ayrık otu gibi zararlı ot sayılabilir bir bitkinin yanında. Ancak eğer o da tarihi bir değere sahipse muhdes yıkılmaz. Hele muhdesi sökmek yapıya zarar veriyorsa, kesinlikle kırılmaz dökülmez."
Zaman varsa, kadın içindeki kendine ait odalarının kapılarını tek tek açacak, dilerse de kapatacak. Kendini kuracak; düşlerini, dilini, cümlelerini ve isterse de yıkacak...
Gamze Arslan, B. Nihan Eren, Sine Ergün, Deniz Gezgin, Karin Karakaşlı, Melisa Kesmez, Ece Erdoğuş Levi ve Birgül Oğuz yanıtlıyor...
Çiçeklerden, kuşlardan ve elbette insandan çok evvel dünyaya geldi ilk ağaçlar, gövdesi kalınlaşan eğrelti otlarının ayaklanıp boylanmasıyla ormana dönüştüler
Deniz Gezgin: Omurganın övünç, dikelmenin haysiyet sayıldığı yerdeyiz, korkarım sonumuzu da dil getirecek. Yabana atılacak şey değil diye diye mideye indirdiğimiz, iç ettiğimiz ne varsa altında kalacağız…
Türkiyeli okurun yakından takip ettiği Alberto Manguel, Londra'da katıldığı bir söyleşi sonrasında Musa İğrek'in sorularını yanıtlayarak son zamanlarda başına gelenleri anlattı...
Elizabeth Harrower’ın Gözetleme Kulesi ve Kimi Muhitlerde romanları, yakın ilişkiler içerisindeki insanların birbirlerinin üzerinde ne gibi olumsuz etkileri olabildiğini anlatıyor...
Alberto Manguel, odağına aldığı üç metafora dair yeni soruları, zengin bir kültür tarihi okumasıyla gündeme getiriyor...
İşte, nihayet, Senyör Michel de Montaigne’in kulesi karşımda. Modern denemenin yaratıldığı yerdeyim. Ben böyle bir yerde yazı yazamazdım. Hâlbuki o, burada dünyadan çekilerek dünyaya açmış kendini...
Nikolay Leskov’un Büyülü Gezgin kitabını bir roman değil, birbiriyle bağlantılı bir hikâyeler toplamı olarak ele almak gerekir. Leskov rengârenk anlatılarında bize dünyanın büyüsünün hâlâ bozulmadığını göstermek ister gibidir
© Tüm hakları saklıdır.